21 Ağustos 2015 Cuma



İhtiyacı görmek değil yaratmak önemli. Sırada yeşil ilaçlara özgü ileri teknoloji ürünü hammaddeler var. Türkiye bu işin öncüsü olabilecek zenginliğe sahip üç ülkeden biri…” İş fikriniz var sermayeniz yok ise üzülmeyin. Hibe kredilerine başvurun!”
Yeşil ilaç endüstrisine doğru…
Günlük basit ihtiyaçlara bakarak iş hayatına atılmanın modası geçiyor. Yeni anlayış inovasyon temelli girişimlerle geleceği kurgulamak. Olası ihtiyaçları şimdiden keşfetmeyi gerektiren bir süreçteyiz. Devir değişti. İhtiyacı görmek değil, yaratmak önemli.
Temel eğilim tek cümleyle özetlenebilir: “İş hayatında ihtiyaçlar yaratılmadıkça her şey taklitten öteye gidemez!” Bugün değişim dinamikleri her toplumun kültür algısına göre şekilleniyor. Önemli olan küresel dünyanın ortak ihtiyacını algılayabilmekte…
Geleceğin eğilimleri önemli
İster kutupta ister ekvatorda yaşasın, her insanın temel gereksinimleri aynı. Biyolojik ihtiyaçların standart olmasına karşın, coğrafi farklılık söz konusu olduğunda bile temel ihtiyaçlar değişmiyor.
Konumuzun dışından canlı bir örnek vereyim: Hatırlayın, Amerika pazarında tekstil işiyle uğraşan Murat Vargı, 1994 krizinde bu sıkıntılı işi bırakıp fütüristik projelerle ilgilenmeye başladı.
O şıralar birkaç bireyi değil, geleceğin global toplumunu etkileyecek bir değişime kafayı takmıştı. Yeni filizlenmekte olan GSM projesini anlaşılabilir bir paket haline getirip Türkiye’nin en büyük topluluklarına sundu.
Çoğu şirket işin büyüklüğünü algılayamadığından öneriye sıcak bakmadı. Bunun Türk halkı için bir ütopya, bireyin güncel ihtiyacına yanıt vermekten uzak fantastik bir proje olduğunu sandılar.
Murat Vargı geleneksel alışkanlıkları kıramadıysa da iddiasını ısrarla devam ettirdi. Ta ki ufkun ötesini daha net gören Mehmet Emin Karanıehnıet bu işe “evet” diyene kadar…
Ve Turkcell, gelecekte kişi başına 10 bin dolar milli geliri yakalayacak bir toplumun hayatına işte böyle girdi.
Geleceğin ihtiyacı yeşil ilaçlar
Bu pencereden bakınca Türkiye’nin önünde hala çok sayıda fırsat var. Geçenlerde derleyip toparladım, en az 30 proje bize mal edilip dünyaya sunulabilir. Şimdi taklit işlerle uğraşacak konumda değiliz üstelik. Gerçi Türkiye için ileri teknoloji henüz uzak bir ihtimal. Örneğin, cep telefonu misali çipli aparatlarla elektronik tedaviye daha çok zaman var.
Ama bitkilerin biyoteknoloji yöntemiyle işlenmesi yeni bir tedavi anlayışını ortaya çıkarmak üzere. Kendi gerçeğimizi kabul ederek toplumları etkileyecek onlarca proje üretebiliriz. Kaynağı bu coğrafyaya bağlı olan sıradan ürünler için geleceğin toplumsal ihtiyacını yaratmamız mümkün. Örneğin, sağlık alanında gerçekleşmesi beklenen yeşil projeler bunun en karakteristik olanı!
Gelecek için yapılan projeksiyonlar şunu söylüyor: Bugün süreğen ve habis hastalıkların tedavisi yalnız sentetik orijinli değil, doğal kaynaklı bazı maddelerin ilaca dönüştürülmesiyle gerçekleşecek. Son bilimsel çalışmalarda bu eğilimin ciddi ipuçları var. Bitki özütleri, mayalar, mantarlar, mikrobik canlılar ve ileri derecede biyo-mühendislik becerileri…
Hatta kimi yerde maden filizlerinin kombinasyonları da işin içine giriyor. Günümüzün büyük ilaç şirketleri bu konularda yeni departmanlar kuruyor, araştırmaya büyük paralar harcıyor.
Doğal hammaddemiz bol
Dünyada çevresel etkilerin dayatmasıyla ilaçta da doğaya dönüşün yolu açılmak üzere. Özellikle denizel ve karasal hammaddelerle ülkemiz öne çıkan yeni bir sektörün merkezi olabilir. Antibiyotik karaktere sahip birçok endemik bitki bu topraklarda yetişiyor. Kalp hastalıklarında kullanılan kan sulandırıcılardan; damarsal iltihabi procesleri etkileyen henüz bileşimi açığa çıkmamış birçok organik kaynak yine bizde. Bu iş devlet ve üniversiteler tarafından yeterli ilgiyi görürse epey mesafe alınacak.
Bazı girişimcilerin bugün ‘besin takviyesi’ olarak pazara sunduğu ürünler gelecekte oluşacak önemli bir sektörün ilkel öncülleri. İnternete bir göz gezdirin ya da eczane raflarına bakın; yerlisi yabancısıyla bunlar ilaç ambalajlarını andırıyor. Ama hiçbiri ilaç değil.
Bilhassa yabancı menşeli olanların çoğu ilaç gibi fizyolojik ve psikolojik etkilerle sanki ilaç gibi takdim ediliyor. Şimdi bu moda bizde de başladı. Oysa bunların birer ilaç haline gelmesi için bambaşka girift proseslerden geçmesi ve uzun yıllar test edilmesi lazım.
Bu girişimcilerin bazılarını bilim dışı işlerle meşgul olan birileri gibi değerlendirmiyorum. Sorun bu işe tıp mensuplarının, özellikle de eczacıların yeterince el atmamasından kaynaklanıyor.
Ülkemizde çoğu endemik (yöreye özgü) bin 200 civarında tıbbi bitki var. Aromatik nitelikli olanları da katarsanız rakam bin 500’ü geçiyor. Üstelik çoğunun gen niteliği dahi henüz araştırılmamış. Bunlar aslında geleceğin yeşil tedavisi için gizli birer hazine.
Tıbbi bitki yetiştiriciliği yeni bir iş
Eczacılık fakültelerinde ‘farmakognozi’ adıyla bilinen disiplin genellikle biyolojik nitelik taşıyan bu tür maddelerin içeriğiyle ilgileniyor. ‘İspençiyari preparat’ olarak anılan ilaç karışımlarına da bu doğal hammaddelerin bazıları giriyor. Bunlar eczacılık ‘farmakope’lerinde yer almış kimi organik maddeler.
Yüksek ihtisas yapmamış bir piyasa eczacısı bile bunların ne olduğunu bilir. Eğer yasalarda değişiklik yapılır bitkisel alkoloidler ve bunlardan izole edilen diğer maddeler eczacılık disiplini içinde günümüze taşınırsa, Türkiye bunları birer hammaddeye dönüştürüp gelişmekte olan yeşil tıbbın öncülüğünü yapabilir.
Dünya son hızla sentetik bazlı ilaçlardan doğal ilaçlara doğru bir kayma gösteriyor. Kısacası gezegenimizin en ilginç florasına sahip Türkiye’de ‘yeşil ilaç hammaddesi’ üreten tesislerin kurulması beklenebilir. Bu konuda büyük ilaç firmalarıyla ortak yatırım yapılması mümkün. Hindistan ve Çin bu konuda ilk adımı atan ülkelerden ikisi…
Etnofarmakoloji’ son yıllarda önem kazandı. Bu süreç bir bakıma halk hekimliğinin bilimsel hale gelmiş şekli. Tipik temsilcisi ise Çin. Bizim ifade ettiğimiz ‘yeşil ilaç endüstrisi’ ise çok daha farklı bir sektör. Sentetik ilaçlara eşdeğer olabilecek organik orijinli hammaddeleri ifade ediyor. Bunu tek bir şirket kendine iş edinebileceği gibi, üniversitelerin desteği alınarak dünyada sadece ‘yeşil ilaçlar’a özgü bir hammadde sektörü kurulabilir. Uluslararası sayılı örneklerden biri Bolvadin’de faaliyet gösteren modern donanımıyla Afyon Alkoloidleri Fabrikası… Burada devletin sıkı denetimi altında haşhaş bitkisinden çeşitli ilaçlar elde ediliyor.
Ekimi ve yetiştirilmesi serbest olan onlarca tıbbi bitkiden çok değerli başka maddeleri üretecek fabrikalara da ihtiyaç var. Bugün ünlü bir ilacın ‘antispazmodik’ (spazm çözücü/sancı giderici] hammaddesi ispanya’da kültüre alınan bir bitkiden elde ediliyor, ilaç firmaları sadece Anadolu’da değil Kırgızistan ve Türkmenistan gibi bakir topraklarda da ilaç hammaddesi arıyor. ‘Bitki biyolojisi’, ‘farmakognozi’, ‘fitoterapi’ ve ‘farmasötik botanik’ ifadesiyle çoğu zaman tıbbi bitkilere özgülenen konu tüm dünyada sınaî anlamda da önem kazanmaya başladı.

0 yorum:

Yorum Gönder

sayyac

Bizi Takip Edin

Sayfalar

Popüler Yayınlar

Yayınlar

Powered by İşsiz Fikirler. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Moderatörler

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *